top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıFurkan YAHŞİ

Önce Güvenlik Sonra İş..


Yaklaşık 5 yıldır sektörde olan bir uzman olarak yazıyorum bu satırları. Yeri geldi uzmanlık yaptım bir çok sektörde, yeri geldi denetçilik yaptım firmalara iş müfettişi gibi, yeri geldi uzman arkadaşlarımı koordine ettim. Girdiğim her alanda gördüğüm en temel gerçek şu oldu; önemsenmemek..


Yalnızca işveren gözünde değil, çalışan gözünde de iş güvenliğini ilk sıraya koyamadık yıllardır. Halbuki amacımız hep önce güvenlik oldu. Hep yakınırız işverenlerin İş Sağlığı ve Güvenliğini maddi külfet olarak görmesinden, maddi külfet olarak görüp yasalarla zorunlu tutulduğu için bu işi yapmak/yaptırmak zorunda olduğundan. Ben bugün biraz da çalışan tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği

nasıl görünüyor bunun üzerinde durmak istiyorum.

2017 yılı uzmanlığımın ilk zamanlarıydı, Ocak ayı havalar soğuk, insanların işe gitmek istemediği kasvetli buhranlı havalar.. Bense tam tersi, içimde kocaman bir heyecan, yeni bir meslek, yeni bir iş, Yeni bir firma, yeni tanışacağım insanlar kafamda onlarca soruyla her gün kurumsal bir firma da hem işi öğreniyorum hem de birikmiş eğitimleri tamamlamaya çalışıyorum. Haliyle tüm çalışanlar bana

“hocam” diye sesleniyor. Daha kendim yaptığım işi öğrenme ve öğretme aşamasındayken, istemsizce hepsinin gözünde hoca oldum, hepsi iş güvenliği uzmanı deyince eğitim veren insan olarak algıladılar

durumu. Tabi bu sırada saha gözlemleri yapıyorum, tehlikeleri belirliyorum, insanları çalışırken izleyip başlarına gelebilecek kazaların senaryolarını kafamda yaşıyorum. Sonra bir gün tek tek her departmana özgü belirlediğim riskleri çalışanlara iletmeye başladım. Her gördüğüm riski fotoğraflayıp yöneticisine ilettim. Bir süre sonra çalışanlar beni görünce baret takmaya, yüksekte ise kemer

takmaya başlamıştı. Başta hoşuma da gitmişti bu durum ama olmamalıydı. Bu şekilde önlem alınmamalıydı. Ben yokken de bu önlemleri almalılardı. Korkması çekinmesi gereken iş güvenliği

uzmanı değil, uğrayacağı kaza olmalıydı. Uzmanlığımın 6.ayında anlamıştım aslında İş Sağlığı ve Güvenliği sadece işverenler için değil çalışanlar içinde bir külfet olarak görünüyordu. Maddi değildi

külfeti ama çalışırken kafasında ağır gelen bareti külfetti. Yüksekteyken rahat hareket edemediğini söylediği kemeri külfetti. Kaygan bir zemin gördüğünde uyarı levhasını koymak külfetti onun işi değildi ki.. Elektrik odasına yalıtkan paspas koymak bile külfetti ki elektrikle çalışırken uygun KKD kullansın. Her birine gerekirse tek tek anlattım kafamdaki kaza senaryolarını en kötü halleriyle. Kimisi “yok artık” dedi kimisi “haklısın hocam” dedi. Hatta bir gün; ofis ortamlarında yayılmış halde bulunan

kabloların çok ciddi kazalara sebep olacağını anlatmaya çalıştığım bir gün, konunun heyecanıyla bir sağa bir sola hareket ederken kabloları takılıp ben düştüm. “İşte bakın uygulamalı olarak iş güvenliği uzmanınız tarafından bilinçlendirildiniz” dediğimde duyduğum kahkahaları tahmin edersiniz. Sonunda

ciddi bir sorun olmamasına sevinip hep birlikte “haklıymışsınız hocam olabiliyormuş biz en iyisi buraları toparlayalım” konusunda hemfikir olabilmiştik.

O zaman karar vermiştim, iş güvenliği önce çalışanlar için külfet olmaktan çıkmalı, uzmanlar olarak bunu başarmalıyız. Bizim işimiz rehberlik yapmak, yol göstermek, riski tehlikeyi belirleyip alınması

gereken önlemleri iletmek ama öncelikle bizim işimiz insan.. Bunun farkında vardığım an eğitimlerimin sonunda hep şu cümleyi kurdum; “Abicim, ablacım, kardeşim, Ahmet Bey, Mehmet

Bey, Sevda Hanım, hepinize sesleniyorum, sen güvende olursan iş çok daha güzel ilerler. Eğer sen önlem alır kazaya uğramazsan o iş hiçbir zaman aksamaz, işini daha hızlı bitirmiş olursun, evine daha güvenli gitmiş olursun. Eğer sen alınmış olan önlemi uygularsan annen, baban, eşin, çocukların her gün seni görmeye, her aksam yolunu mutlulukla beklemeye devam eder. Senin almadığın, işimi yapamıyorum diye külfet gibi gördüğün o önlemi almadığında sevdiklerin sensiz kalacak. Önce kendini

sonra sevdiklerini düşünmelisin.”


Hizmet verdiğim her noktada bu yaklaşımla birlikte çok insan kazandım. Birçok çalışana, mavi yaka beyaz yaka ayırt etmeksizin iş güvenliği kültürünü anlatabilmeyi başardım. Bu yazım benim gibi kültürün olmamasından yakınan uzman arkadaşlarım için olsun. Önceliğimiz insan olduğunda ve her

bir çalışana kendi yakınımızmış gibi yaklaştığımızda sorunlar daha kolay çözülüyor. Çalışanlar bizleri, korkulacak veya sadece hocalık yapacak biri olarak görmemeli. Çalışanlar bizleri, onların yanında olan güvenlik uzmanları olarak görmeliler. Bunu başaralım.

Önce insan, sonra iş diyelim…


Sevim GERÇEK

İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörü

32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page